İstanbul Reinvented: Yazı İstanbul’da Geçirenlere Öneriler- Pier Lotiden Eyüp Sultan’a

Siz de ara ara tarihi yarımadaya yolunu düşürenlerden misiniz bilmiyorum ama benim uzunca bir süre gidip de Haliç’in öteki tarafı da gezinmezsem içim rahat etmiyor. Gezilecek görülecek o kadar çok şey var ki bazılarına birden fazla defa gitmeyi çekiyor canım… Mesela Ayasofya’ya taşındığımızdan bu yana 3 kez, Topkapıya 2 kez, Yerebatan sarnıcına da 2 kez gittim sanırım. Daha Aya İrini’de konser dinleyemedim. İstanbul Arkeoloji Müzelerini gezemedim. Balat sokaklarında sadece bir kez dolanabildim. Ama ufak ufak ucundan turlara devam ediyoruz bir yandan. Tabi bu yapış yapış sıcaklar izin verdiği ölçüde.  Bir Sabah Adamla bu haftasonu ne yapalım diye konuşurken sen karar ver bu haftasonu planına dedim. Adam’ın bana Pier Loti diyeceğini düşündüm bu anda içimden. Epeydir sözünü ediyordu gidelim diye ama bir türlü fırsat olmamıştı. İşin açıkçası o kadar meşhur Pier Loti’yi görmemiş olmak benim de içimde bir merak uyandırmıyor değildi. Sadece Haliç’in boğaza uzak manzarası bana çok çekici gelmiyordu  ki sonuçta çok da takılacak bir durum yoktu.

Adam Pier Loti’ye gidelim der demez atladık bir taksiye ve kendimizi 15-20 dakika gibi kısa bir sürede Pier Loti Tepesindeki çaybahçesinin kapısında bulduk. Burada yapabileceğiniz kahvaltı son derece basit ve yeterli:  tost, gözleme, çay 🙂 Ağaçların gölgesinde hiç sıcaklamadan manzarayı izleyebiliyorsunuz. Gelenlerin çoğu yine tahmin edebileceğiniz gibi yabancı turistler…

Resminizi bugünden mi seçersiniz?

Pier LotiYoksa biraz eskitilmiş mi olsun?

Pier LotiBiz buradan manzarayı izleyip tostumuzu yedikten sonra, hemen bu çay bahçesinin yanından Eyüp mezarlığının içine doğru kıvrılan yoldan aşağı doğru yürümeye başladık. Yakın tarihli bildiğimiz tarzda mezarlıkların yanında çok eski taşların süslediği mezarlar da burada. Eski mezar taşları aslında hem çok güzeller hem de çok sadeler. Bir tepeden Haliç’e bakıyorlar.

mezarlar 6

mezarlar 8

mezarlar 89Aralarında üzerindeki yazıları okuyabildiğimiz mezar taşları da var. Aşağıda Bahariye Mevlevihanesinin Kudümzen başının mezarı. Kudüm mevlevi müziğinin dört ana enstrümanından biri imiş. 28-30 santim çapında davullara kudüm deniyormuş.

mezarlar 5Mezarlık o kadar yeşil ve huzurlu ki hem sessizce İstanbul’un karmaşasını bu sessiz sakin tepeden seyrediyor hem de şirin mi şirin kedi yavrularına ev sahipliği yapıyor.

eyüp mezarlığı1

eyüp mezarlığı

Yokuş aşağı indiğimizde Eyüp Sultan’a da gelmiş oluyoruz. Kılık kıyafetimiz uygun olmadığı için caminin ve türbelerin içerisine giremiyoruz ancak dışarıdan dört bir yanını dolanıyoruz.

eyüp sultan 3

eyüp sultan 5Burası Adile Sultan Türbesi… Adile Sultan II. Mahmut’un kızı.. Süslemeler nefis değil mi?

eyüp sultan 7Burası da III. Selim’in annesi Mihrişah Valide Sultan Külliyesi… Eskiden fakirlere yemek dağıtılan bir de imarethane varmış içeride… Bugün de Ramazan’da buraya aşevi kuruluyor. Dışarıdan görebildiğimiz kadarı ile içerisi gerçekten çok güzeldi ancak kapıdaki görevli anlaşılmaz şekilde giremezsiniz diyerek bizi bu güzel külliyenin bahçesine sokmadı! Benzer bir durum daha önce de Ankara’da Hacı Bayram’ı gezmeye gittiğimizde gelmişti. caminin yan tarafındaki sutunları resimlerini çekmek isteidiğimde adına güvenlik dene zat yanıma gelip çekemezsiniz vs. şeklinde birşeyler zırvalamıştı!!!! 🙂

eyüp

eyüpBuradaki kısa gezintimizi bitirdikten sonra yine bir taksiye atlayıp Zeyrekhanenin yolunu tuttuk. Burada planımız güzel manzaraya karşı soğuk bir şeyler içip ferahlamak ve güzelim Zeyrek Camii ya da Pantokrator Manastırını dışarıdan da olsa görebilmekti.  Cami maalesef şu anda tadilatta. Çok görkemli değil mi? Şimdiki Caminin adı olan Zeyrek aynı zamnda semtin de adı. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra okulun başhocası olan Molla Zeyrek Mehmet Efendi’nin ismini bu semte vermiş. Fetihten sonra kiliseler camiye, manastırlar ise medreseye dönüştürülmüş. İşte bu Manastır da Fatih Camii Medreseleri tamamlanana kadar Medrese olarak kullanılmış. Bizanslılardan kalan en muhteşem yapılardan biri olduğu ve maalesef çok zarar gördüğü ve şu anda devam eden restorasyonun aslında çok geç kalınmış bir çalışma olduğu söyleniyor. Bittiğinde yeniden ziyaret etmeyi bir kenara not ederek biz hemen Cami’nin yanında bulunan Zeyrekhane isimli restorana geçiyoruz. Zeyrekhane de Manastır yapısının bir parçası aslında o nedenle içerisi de mutlaka görülmeli. Ancak biz hava çok sıcak olduğu için içeriye girmeyip terasta gölge ve manzaralı bir yere kuruluyoruz.

Zeyrek Camii - Pantokrator ManastırıBuradan önünüze serilen manzara şöyle…

Zeyrekhane Zeyrekhaneyi ve arkasındaki Zeyrek Camiini restorasyondan sonra yeniden ziyaret etmek üzere diyorum. Çoktan saatler pazartesiye döndü bile… Bugün yazılar açısından çok bereketli bir gün oldu benim için… Daha sık yazabilmek dileğiyle herkese güzel bir hafta diliyorum.

Yorum bırakın